Metaverse sanal gerçeklik ile tasarlanan yeni dünya iken, Sanal Gerçeklik, kısa ve öz bir anlatım şekliyle hayallerimizin üç boyutlu deneyimlenmesini sağlayan bir teknolojidir. Çeşitli bilgisayar programları ile 3 boyutlu bir mekan oluşturulur. Kullanıcı, sanal gerçeklik gözlüğü adı verilen cihazı takarak, tasarlanmış bu 3 boyutlu ortamın içerisine giriş yapar. Bu ortamda engel yoktur, sınır yoktur. Yapabilecekleriniz yalnızca hayal edebildikleriniz ile sınırlıdır.
Gerçek dünyada günlük sıkıntılardan stresten uzaklaşmak için televizyon izleriz. Biraz daha büyük bir ekran istersek sinemaya gideriz. Film, özenerek hazırlanmışsa “ 1 solukta izledim bitirdim “ ifadesini kullanırız. İşte bu 1 soluk diye tabir ettiğimiz kısımda aslında tüm odağımızı filme vermişizdir. Dış dünyada, yani gerçek olarak bildiğimiz gerçeklikte neler olduğunu, o süre zarfında hiç düşünmeyiz. Çünkü film o kadar sürükleyicidir ki adeta kilitlenip kalmış gibi, tek baktığınız yer ekrandır. O anda tek düşündüğünüz şey filmin senaryosudur. Kendinizi filmin akışına kaptırdığınızda, film çok kısa gibi gelecektir ve bittiğinde ise, size verdiği mesaj, yaşattığı duygu ve öğrettiği hayat dersleri ile yetinmeniz gerekir.
Aslında şöyle bir an oturup düşündüğünüzde filmler ve diziler aslında hep aynı mantıkla kurgulanmıştır. İzleten kişi sizi sıkmamaya çalışır. İzleyen kişi de sıkılmadan o diziyi ya da filmi izlerse genellikle başarılı bir iş ortaya çıkarılmış olur. İşin kökeninde ise hep aynı amaç vardır. Hiç değişmeyen tek amaç. Gerçeklikten kısa bir süre de olsa uzaklaşmak.
Sanal Gerçeklik ve Metaverse İlişkisi
Şüphesiz ki metaverse içerisinde İlk olarak Eğitim düşünülecektir. Eğitimde odak çok önemlidir. Odak dediğimiz kavram beynin direkt öğrenme ve işi doğru yapma mekanizmasını tetikleyen en önemli kavramdır. Güzel odaklanan bir kişi işini güzel yapar, dersi iyi anlar, başarılı olur. İzlediği ya da oynadığı şeyden kat ve kat daha fazla zevk alır. Özellikle bu odak konusu okullar için büyük önem arz etmekte. Öğrenciler derse tam olarak odaklandıklarında yüksek notlar alarak, derste öğrendiklerini günlük hayatlarında uygulamaya daha yatkın hale geliyorlar. Sanal Gerçeklik ve gerçekliğin farkını da burada anlamaya başlıyoruz. Günlük yaşam dediğimiz gerçeklikte son 50 yıldır dünyanın eğitim sistemi değişmedi. (Değişemedi desek daha doğru olur) Çünkü bunun yerini tutacak bir şey bulunamadı. Ya da bulanlar oldu fakat devletler yeni sistemleri eski sistemlerle değiştirme riskini göze alamadı.
Şunu hiç düşündünüz mü neredeyse son 50 yıldır tüm okullarda sınıflarda öğrenciler sıralara oturuyor. Öğretmenler tahtada yazı yazarak ders anlatıyor. Öğrencilere ise not almak ve dinleyip anlamaktan başka bir seçenek sunulmuyor. Bu sistemi ilk kuran kişiden bu güne 50 yıl geçtiğini düşünün. Tüm dünya değişti. Artık Uzay Çağına girdik. Her şey değişti fakat eğitim sistemi değişmedi.
Peki bu sistemi nasıl Değiştirebiliriz?
Aslında birçok deneme yapıldı. İlk olarak öğrencilere bilgisayar verilerek oradan eğitim vermeyi önerdiler. Sonrasında bilgisayarların çözüm olmadığını gördüler. Bilgisayarlar büyük, taşınamaz ve sadece müfredata uygun şeyler barındırmıyordu. Sonrasında tüm öğrencilere tablet vererek eğitim vermeyi denediler. Kısmen başarılı olunsa da istenilen elde edilemedi ve hala buna benzer cihazlar verilerek 2 boyutlu eğitim vermede ısrar ediyorlar. Peki ya sanal gerçeklik eğitimde kullanılamaz mı sizce?
Tüm ön yargılarınızı bir kenara bırakın ve düşünün. Sadece günlük yaşamınızda taktığınız bir gözlüğü takan öğrenciler, tamamen eğitim amaçlı hazırlanmış özel bir 3 boyutlu bilgisayar dünyasına gitseler nasıl olurdu? Okumayı tahtada yazan yazılara bakarak değil, tabletten izleyerek değil bizzat bir oyunun içine girip o oyunun içinde bir aktör olarak öğrenseler nasıl olurdu ? Televizyondaki Aslan Kral çizgi filminden değil bizzat aslan kralın kendisinden ders alan bir çocuk düşünün ya da Road Runner ile oyunlar oynanarak öğrenen bir çocuk. Şimdi söyleyin hangi çocuk daha hızlı ve daha iyi öğrenir? Tahtada yazan yazıyı okuyup yazan bir çocuk mu yoksa bizzat kendisi oynayarak öğrenip sonra uygulayan çocuk mu hızlı öğrenir? Böyle bir metaverse sizce de mükemmel olmaz mıydı?
Sadece Eğitim değil Sanal Gerçeklik ile Oyunlar da farklı boyut Kazanıyor
Bir zamanlar el atarisi ile başlayan dijital oyunların yerini şu anda, en son moda teknoloji olan Play Station’lar aldı. Artık ultra gerçekçi olarak tasarlanmış bir oyunu kaliteli bir televizyon veya monitörde gerçekten eğlenerek oynayabiliyorsunuz. Bilgisayar oyunlarını ele alalım. 1995’lerde sadece yukarı aşağı yön tuşlarıyla oynanan oyunların yerini artık uzay gemisi uçurduğumuz oyunlar veya MMORPG dediğimiz açık dünya oyunları alıyor. Bu tarz oyunlarda klavyedeki en az 20 tane tuşu kullanmak zorundasınız. Kısacası dünya değişiyor ve artık Sanal gerçeklik dönemi başlıyor. Sanal gerçeklik içerisinde tasarlanan oyunlar ile oyun dünyası da farklı bir boyut kazanıyor.
Çünkü sanal gerçekliğin içerisinde olan oyuncu gerçek dünyadan koparak tam anlamıyla yeni bir gerçekliğin içerisinde buluyor kendini. Gerçek dünya kurallarına uygun bir şekilde tasarlanmış bir sanal gerçeklik oyununda ise, oyuncunun hissiyatları resmen zirve yapıyor. Çünkü bir PUBG oyununda siz monitörden veya cep telefonunuzdan karakteri yönetirken burada o kişi bizzat sizsiniz. Siz gerçek dünyada yürüyorsunuz, oyun haritasında da yürümüş oluyorsunuz. Sağınıza solunuza bakarsanız oyun içerisinde tasarlanan haritada ne varsa oraları görüyorsunuz. Geliştirilmiş ses sistemleriyle bu hissiyat artık zirve noktasına ulaştı diyebiliriz çünkü oyunda sesin nereden geldiğini bile gerçek hayattaki gibi algılıyorsunuz. Bu da size hayallerinizi gerçek dünyadaymış gibi yaşama fırsatı veriyor.
Peki ya Askeriye? Burada Nasıl Sanal Gerçeklik Teknolojileri Kullanılabilir?
Her insanın korkuları vardır. Askerlere korkularını yenmek için birçok alanda tatbikat yaptırılır. Sanal Gerçeklik uygulamaları sayesinde en düşük maliyetle birçok tatbikat yaptırılabilir. Sanal ortamda hissiyatlar tamamen sanal ortama adapte olacağı için, klostrofobi (Kapalı Alan Korkusu), Entomofobi (Böcek Korkusu) ve Akrofobi (Yükseklik Korkusu) gibi daha birçok fobi sanal gerçeklik sayesinde yenilebiliyor.
Başka Hangi İş Alanlarında Sanal Gerçeklik Kullanılır?
En popüler iş dalı şüphesiz ki mimarlıktır. Metaverse’nin inşasında en büyük rolü mimarlar alacak. Hayali ve birbirinden göz alıcı bina konseptleri tasarlamak onların işi. Hayallerinde inşaa etmek istedikleri dev kuleleri, iş merkezlerini veya alışveriş merkezlerini yıllar içinde değil sadece haftalar içerisinde dikmeleri mümkün. İç Mimarlar ve peyzaj mimarları da bu yapıların güzelliklerine daha da efekt katarak mükemmel bir metaverse’nin temelini atacaklar. Sanal Gerçeklik, mimarlar harici, E-Ticaret, Bankacılık , Moda, Tasarım, Web Tasarım, Reklamcılık, Tıp gibi daha birçok alanda da aktif olarak kullanılacak.
Bu gerçeklikte herkesin kendi evi olabilecek, herkesin iş yeri olacak, bankalar, devlet kurumları ve özel mülkler dahi olacak. İşin bu kısmında ise çok çılgın bir teknolojinin içerisine, bir diğer çılgın projeyi entegre etme kısmı geliyor. İşte bu çılgın projenin adı Blockchain Teknolojisi.
Sanal Gerçeklik ile Tasarlanan Metaverse Evreninin temelleri BlockChain ile Atılacak
NFT ismi verilen yapı ile dijital bir varlığın size ait olup olmadığı kayıt altında tutulacak. Blockchain merkeziyetsiz bir yapısı olmasıyla kripto paraları popüler hale getirdi ve şimdi sıra metaverse’yi yeni dünya haline getirmek. Metaverse içerisinde hiç şüphe yoktur ki ödeme sistemi olarak BlockChain altyapısını kullanan kripto paralar kullanılacak. Kripto paraların kullanılması metaverse içerisinde bir ekonominin oluşmasını sağlayacak ve insanlar bu sistem içerisinde istedikleri her şeyi alıp satabilecek. Sanal Gerçeklik ve Metaverse 2021 yılında sadece adından söz ettirse de, 2025’e kadar tamamlanmış olacağını düşünüyoruz.
